UA-47422284-1
11723

Çevre ve İnsan Sağlığı

HAVA KİRLİLİĞİ VE ASİT YAĞMURLARININ
ÇEVRE VE İNSAN  SAĞLIĞI ÜZERİNE ETKİLERİ 


ATMOSFERDE ASİTLEŞMEYE NEDEN OLAN KİRLETİCİLER 
Kükürt Oksitler ( SOX ) 
Hava kirletici emisyonların en yaygın olanı kükürtdioksit (SO2) dir. Her yıl tonlarca SO2 
çeşitli kaynaklardan yayınlanarak, atmosfere karışmaktadır. Bu emisyonların en önemli 
bölümü elektrik üretmek amacıyla çok büyük miktarlarda kükürtlü katı ve sıvı yakıtlar 
yakan termik santrallerden meydana gelmektedir. 
2 Kasım 1986’ da yürürlüğe giren “Hava Kalitesini Koruma Yönetmeliği” ne göre mahalli 
çevre birimlerinde uzun vadeli, maksimum SO2 sınır değerleri, yıllık ortalama 60 mg/m3
kış mevsimi ortalaması 120 mg/m3 , günlük ortalama 150 mg/m3 , 1 saatlik ortalama 450 
mg/m3 tür. 
 
Azot Oksitler (NOX) 
NOx’ in atmosferdeki bulunuşu yaklaşık olarak yarı yarıya taşıt egzosu ve sabit yakma 
tesislerinden dolayıdır. Bu gazlar atmosferde doğal gaz çevrimine girerek, nitrik asit 
(HNO3) oluşumuyla sonuçlanan zincirleme reaksiyonları tamamlarlar. Atmosferdeki HNO3 
oluşumu ise asit yağışının oluşmasını etkiler. 
Son yıllarda Danimarka’ da yapılan bir araştırmayla amonyak buharlaşmasının güneş 
radyasyonuna maruz kaldığında atmosferdeki nitrik asit oluşumuna katkısının ihmal 
edilemeyecek boyutta olduğu belirlenmiştir. Yağmurun amonyum içeriği toprakta, su 
havzalarında ve göllerde nitrifikasyon yapan bakteriler ve oksijen sayesinde amonyum 
nitrit asite dönüştüğünde yağmurun asiditesini ayrıca 4 kat artırmaktadır. 
 
 
 ASİT YAĞMURLARININ ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ 
Asit yağmuru toprağın kimyasal yapısını ve biyolojik koşullarını etkilemektedir. Toprağın 
yapısında bulunan kalsiyum, magnezyum gibi elementleri yıkayarak taban suyuna 
taşımakta, toprağın zayıflamasına ve zirai verimin düşmesine neden olmaktadır. Toprağın 
asitleşmesine en çok katkıda bulunan maddeler, atmosferde birikme sonucu toprağa 
geçen kükürt bileşikleridir. Azot bileşikleri ise bitkilerin özümseyeceği miktardan fazla 
olduğu zaman toprağın asitleşmesinde rol oynamaktadır. 
Asitleşmenin çevre üzerinde dolaylı olmakla birlikte yine çok önemli etkilerinden biri de, 
endüstriyel faaliyetler sonucu oluşan asit nemidir. Toprağa ya da göl yataklarına inmiş 
civa, kadmiyum ya da alüminyum gibi zehirli maddelerle tepkimeye girebilmekte ve 
normal koşullar altında çözünmez sayılan bu maddeler, asidik nemle tepkimenin 
sonucunda, besin zinciri ya da içme suyu yoluyla bitki, hayvan ve insana ulaşıp toksik 
etkiler yaratmaktadır. Ağaç köklerinin besin toplama yeteneğinin bozulmasının sorumlusu 
da gene asitleşme sonucunda toprakta harekete geçen alüminyumdur. 
Büyük şehirlerin çoğunda insan yapısı bina ve anıtlara asit yağmurlarının yaptığı zararın 
göstergesi çoktur. Tarihi yapılar, binalar, açık metal yüzeyler, boya kaplamalar ve bazı 
plastikler, sülfürdioksit ve yağışın sulandırdığı bu asitten dolayı bozulma gösterir. 
 
ASİT YAĞMURLARININ İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ 
Temmuz 1984’ de Berlin’ de Dünya Sağlık Örgütü’ nün (WHO) Avrupa Bölgesel 
Toplantısında çeşitli gruplar tarafından sunulan araştırmalar asit yağmurlarının insan 
sağlığı üzerindeki etkileri konusunda ilginç sonuçlar açığa çıkmıştır. Bu araştırmaların 
sonucu olarak asit depolanmasının insan sağlığı üzerinde dolaylı ve dolaysız olmak üzere 2 
tür etkisi belirlenmiştir. Bu güne kadar yapılan araştırmalar henüz asit depolanmasının 
insanlar üzerinde dolaysız bir etkisini belirleyememiştir. Bununla beraber deri, göz ve 
solunum sistemindeki direkt etkileri dikkat çekicidir. pH 4.6’ ya kadar asitlenmiş göl 
sularında insan ve tavşan denekleri üzerinde yapılan araştırmalarda belirli bir takım etkiler 
belirlenmiş, pH’ ın 4 ten düşük olduğu değerlerde gözde tahriş ve kızarıklık oluşmuştur. 
Asidik zerrecikler genellikle sülfürdioksit ve nitrikoksitlerin atmosferdeki dispersiyonu ile 
oluşur. Sonuçta oluşan nitrik ve sülfürik asit diğer partiküller (toz, is, kurum, duman vs) 
üzerine yapışır. Bu partiküllerin direkt olarak solunması bu asidik yapıların doğrudan 
 akciğerlere kadar gitmesine neden olmaktadır. Bu asidik yapıdaki tozlar ve gazlar nemli ve 
sıcak akciğer alueollerinde kimyasal olarak kana geçebilirler. 
Asit yağmurlarının insanlar üzerindeki dolaylı etkileri yüzey ve içme suları, yer altı suları, 
toprak, ağır metaller, bitkiler ve balıklar üzerindeki etkilerine bağlı olarak bu unsurların 
kullanılması sonucunda uzun vadede insan bünyesinde asidik depolanmaya neden olur. 
 
EMİSYONLARIN İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE ETKİLERİ 
Fosil kökenli yakıt kullanan enerji üretim tesislerinden kaynaklanan hava kirliliğinin “İnsan 
Sağlığına Etkileri” aşağıdaki başlıklar altında toplanmaktadır: 
1. Akciğer Kanseri 
2. Bronşit 
3. Kronel Bronşit 
4. Raşitizm 
5. Eklem Romatizması 
6. Kalp Hastalıkları 
7. Göz Yanmaları 
8. Nefes Darlığı 
9. Çeşitli tozların vücuttaki birikiminden doğan iştahsızlık ve neticesinde, vücudun zayıf 
düşerek zafiyete uğraması ve hastalığın vücudun direncini zayıflatması 
10. Kirli havanın altında yaşayan insanlarda aşırı derecede ihtiyarlama belirtileri görülmesi 
11. Romatizma 
12. Hava kirliliği içinde yaşan insanlarda cinsiyet bozukluğu başlaması 
13. Suç işleme oranında artış, sinirlilik, ruhsal bozukluklar vb. 
 
 14. Kan zehirlenmesi başlar. Hamile kadınlarda daha çabuk gözükür. Hamile olduğu için 
zehirlenme oranı yüksektir. Erkeklere oranla daha fazladır. Hamile kadınlar düşük yapabilir 
15. Çeşitli tozların deri dokusunun üzerindeki delikleri terle birleşip kapamasıyla deri 
solunumuna mani olması (hava kirliliğinden dolayı vücutta solunum zorluğu başlar). 
SO2, PM ve Asit Aerosollerinin Sağlık Üzerine Etkileri Kükürt dioksit, partiküler madde ve
asit aerosolleri doğrudan doğruya solunum yollarını 
etkilerler. Kükürt dioksit ve atmosferdeki
ürünleri irritan etki gösterirler. Solunan yüksek 
konsantrasyondaki kükürt dioksitin %95'i üst
solunum yollarından absorbe olur. Bunun 
sonucu olarak, bronşit, anfizem ve diğer akciğer
hastalık semptomları meydana gelir. 
Asit aerosolleri ile partiküler maddelerin de akciğerlerden
alveollere kadar taşınması 
nedeniyle bu kirleticilerin birarada bulunduklarında yaptıkları olumsuz
sağlık etkileri; her 
birinin ayrı ayrı yaptığı etkilerden daha fazladır. Bu olumsuz etkiler sonucunda ortaya
çıkan 
önemli rahatsızlıklar arasında; pulmoner fonksiyon bozuklukları, kronik bronşit vakalarında 
artış, bronşiyal mukoza silialarının temizleme hızında artış, solunum yolları epitel dokusunda
kalınlaşma gibi sağlık problemleri örnek olarak verilebilir. 
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından; halk sağlığının korunabilmesi amacıyla 500 µg/m3
/10 dakika kükürt dioksit sınır değerinin aşılmaması tavsiye edilmektedir. Yapılan 
hesaplamalarda bu değer maksimum 1 saatlik ortalama değer olan 350 µg/m3 'e eşdeğer 
bulunmaktadır. 
Azot Dioksitin Sağlık Üzerine Etkileri 
Azot dioksitin sağlık üzerine etkileri; çeşitli kesimlerdeki bireylere değişik konsantrasyonlar 
uygulanması ile tesbit edilmiştir. 3000-9400 mg/m3  konsantrasyonlarına 10-15 dakika
süre ile maruziyet sonucunda; normal 
ve bronşitli kişilerde akciğer fonksiyon değişimleri gözlenmiştir. 
Azot dioksit maruziyeti sonucunda oluşan şikayetler; normal ve sağlıklı kişilerde 1880 mg/m3
konsantrasyonundan itibaren başlarken, astımlı kişilerde aynı şikayetler 940 mg/m3
konsantrasyon seviyesinden itibaren başlamaktadır. 
 
 Azot dioksitin bulunduğu ortamlarda diğer kirleticilerin ve özellikle ozonun bulunması 
durumunda, bu kirleticiler arasında oluşan reaksiyonlar nedeniyle insan sağlığında olumsuz 
etkileşimlerin arttığı belirlenmiştir. 
Bir haftadan bir aya kadar olan sürede 1880 µg/m3  den az konsantrasyona maruziyette; 
bronşiyel ve pulmoner bölgelerdeki hücrelerde anormal değişiklikler, 940 µg/m3
konsantrasyona maruziyette ise akciğerlerin bakteriyel enfeksiyonlara karşı hassasiyetinin 
artması ve biyokimyasal değişimler gözlenmektedir. 
 
CO’in Sağlık Üzerine Etkileri 
Karbon monoksitin oksijen taşıma kapasitesini azaltması sonucunda kandaki oksijen 
yetersizliği nedeniyle kan damarlarının çeperleri, beyin kalp gibi hassas organ ve 
dokularda fonksiyon bozuklukları meydana gelir. 
 
Ağır Metallerin Sağlık Üzerine Etkileri 
Havada bulunan partiküllerin % 0.01-3'ünü sağlık yönünden çok toksik etkiler gösteren 
eser elementler meydana getirir. Bunların sağlık yönünden önemi insan dokularında 
birikime uğramalarından ve muhtemel sinerjik etkilerinden kaynaklanmaktadır. Havadan 
solunum yolu ile alınan partiküllere ek olarak, yenilen yiyecekler, içilen su aracılığı ile de 
önemli miktarda metalik partiküler maddeler vücuda alınmaktadır. 
Atmosfer kirliliğinin bir bölümünü oluşturan metaller; fosil yakıtların yanması, endüstriyel 
işlemler, metal içerikli ürünlerin insineratörlerde yakılması sonucunda ortama yayılırlar. 
İnsan sağlığını geniş çapta olumsuz yönde etkileyen metaller arasında atmosferde yaygın 
olarak bulunan; Kurşun, Kadmiyum, Nikel, Civa metalleri ve asbest önem taşımaktadır. 
Diğer metallerin bir kısmı insan yaşamında temel yönden önem taşır, diğer bir kısmının 
konsantrasyonu ise insan sağlığını tehdit edecek boyutta olmadığından önem göstermez. 
Belirli limitlerin dışında bulunabilecek her türlü metal, insan sağlığı üzerinde toksik etki 
gösterir. 
Kurşun : Mavimsi veya gümüş grisi renginde yumuşak bir metaldir. Kurşunun tetraetil 
veya tetrametil gibi organik komponentlerinin yakıt katkı maddesi olarak kullanılmaları 
 nedeniyle kirletici parametre olarak önem gösterirler. Tetraetil kurşun ve tetrametil 
kurşunun her ikisi de renksiz sıvı olup, kaynama noktaları sırası ile 110°C ve 200°C dir. 
Uçuculuklarının diğer petrol komponentlerinden daha fazla olması nedeni ile ilave edildiği 
yakıtın da uçuculuğunu artırırlar. 
Kurşunun farklı enzim sistemleri ile etkileşim göstermesi nedeniyle bir çok organ veya 
sistem, kurşun birikimi için odak noktalarını oluştururlar. 
Kandaki kurşun konsantrasyonunun 0.2 µg/ml limitini aşması durumunda olumsuz sağlık 
etkileri gözlenir. Kan kurşun konsantrasyonu; 0.2 µg/ml limitini aşması ile kan sentezinin 
inhibasyonu, 0.3-0.8 µg/ml limitlerinde duyu ve motor sinir iletişim hızında azalma, 1.2 
µg/ml limitinin aşılmasından sonra ise yetişkinlerde geri dönüşü mümkün olmayan beyin 
hasarları meydana geldiği belirlenmiştir. 
Havadaki kurşun konsantrasyonu ile kandaki kurşun konsantrasyonu arasında doğrusal bir 
ilişki vardır. Kurşunun havadaki 1 µg /m3
 konsantrasyorıunun kanda 0.01-0.02 µg/ml lik 
konsantrasyonu oluşturduğu tesbit edilmiştir. 
İnsanlarda temel (background) kan kurşun konsantrasyonunun 0.04-0.06 µg/ml, kentsel 
alanlarda yaşayanlarda ise 0.1 µg/ml olduğu belirlenmiştir. 
Dünya Sağlık Örgütü, sağlık üzerine olumsuz etkilerin gözlenmediği 0.1 µg/ml kan kurşun 
konsantrasyon limitinin aşılmaması amacı ile; kent havasındaki kurşun konsantrasyonunun 
0.5-1 µg/m3  olarak hedeflenmesini önermektedir. 
Kadmiyum : Kadmiyum (Cd) gümüş beyazı renginde bir metaldir. Havada hızla 
kadmiyum oksite dönüşür. Kadmiyum sülfat, kadmiyum nitrat, kadmiyum klorür gibi 
inorganik tuzları suda çözünür. 
Havadaki kadmiyum fume konsantrasyonu 1 µg/m3  limitini aşması durumunda, 
solunumdaki akut etkileri gözlemek mümkündür. Kadmiyumun vücuttan atılımının az 
olması ve birikim yapması nedeni ile sağlık üzerine olumsuz etkileri zaman doğrultusunda 
gözlenir. 
Uzun süreli maruziyetten en fazla etkilenecek organ böbreklerdir. Yapılan araştırmalarda; 
böbrekte biriken kadmiyum konsantrasyonunun (yaş ağırlık üzerinden) 200 µg/kg'a 
ulaşması durumunda, böbrek fonksiyonlarında bozulma olduğu tesbit edilmiştir. Böbrekte 
 oluşan hasarın tekrar geriye dönüşü mümkün değildir. Akciğer ve prostat kanserlerinin 
oluşumunda kadmiyumun etkisi kesin olarak belirlenmiştir. 
Dünya Sağlık Örgütü insan sağlığının korunması için havadaki kadmiyum 
konsantrasyonunun; kırsal alanlarda 1-5 µg/m3, zirai faaliyetlerin bulunmadığı kentsel ve 
endüstriyel bölgelerde 10-20 µg/m3.ü aşılmamasını tavsiye etmektedir. 
Nikel : Nikel gümüşümsü beyaz renkli sert bir metaldir. Nikel bileşikleri pratik olarak suda 
çözünmez. Suda çözünebilir tuzları; klorür, sülfat ve nitrattır. Nikel biyolojik sistemlerde 
adenosin, trifosfat, aminoasit, peptit, protein ve deoksiribonükleik asitle kompleks 
oluştururlar. 
Havadaki nikel bileşiklerinin solunması sonucunda, solunum savunma sistemi ile ilgili 
olarak; solunum borusu irritasyonu, tahribatı, immunolojik değişim, alveoler makrofaj 
hücre sayısında artış, silia aktivitesi ve immünite baskısında azalma gibi anormal 
fonksiyonlar meydana gelir. 
Deri absorbsiyonu sonucunda allerjik deri hastalıkları ortaya çıkar. Havada bulunan nikele 
uzun süreli maruziyetin insan sağlığına etkileri hakkında güvenilir kanıtlar tesbit 
edilememişsede; nikel işinde çalışanlarda astım gibi olumsuz sağlık etkilerinin yanı sıra, 
burun ve gırtlak kanserlerine neden olduğu kanıtlanmıştır. 
Kanserojen etkisi nedeni ile güvenilirlik limitinin belirtilmesi mümkün değildir. 
 
ALINABİLECEK ÖNLEMLER 
Hava kirliliğinin yoğun olduğu büyük illerimizde kaliteli ve temiz linyitin yakılması için 
gerekli tedbirler alınmalıdır. 
Kentsel ısınmada doğal gazın kullanımının artırılması ve yoğun hava kirliliği yaşanan 
illerimize doğal gazın götürülmesi gerekmektedir. 
Yakıtların tekniğe uygun olarak yakılabilmesi için kazanın, yakıtın yanma özelliğine 
göre standartlarına uygun olarak üretilmesi ve uygun yanma şartlarının sağlanması 
gerekmektedir.  
 
Kazan yakıcıların periyodik zamanlarda eğitilerek, uygun yakma kurallarını öğrenmeleri 
sağlanmalıdır. 
Büyük ısıtma sistemlerine filtre takma zorunluluğu getirilmelidir. 
Sadece uçucu kül için elektrofiltre bulunan termik santrallere desülfürizasyon 
tesislerinin de zorunlu olarak kurdurulması sağlanmalıdır. 
Bina projelerinde, baca ve kazanın konacağı yer standartlara uygun olmalı ve ısı 
yalıtımına önem verilmelidir. 
Motorlu taşıtlar için; karbüratör ayarı şartı getirilmeli portatif CO ve HC için kurşuna 
dayanıklı katalizörler veya oksidasyon katalizörleri kullanılmalı, sekonder hava NOX için 
egzoz gazı resürkülasyonu uygulanmalıdır. Almanya’ da olduğu gibi benzindeki kurşun 
miktarı 0.15 gr/lt seviyesine indirilmeli ve kademeli olarak kurşunsuz benzine 
geçilmelidir. 
 
SONUÇ 
Atmosferdeki kükürt ve azot oksit emisyonlarının azaltılması uzun vadede 
gerçekleştirilecek bir işlem olduğundan çevrede yarattıkları olumsuz etkileri nedeniyle 
emisyonlarının azaltılması için gereken önlemlerin vakit kaybetmeden alınmasının 
zorunluluğu açıkça görülmektedir. Bunun yanında acil önlem olarak bir bölgede hava 
kirliliği, teknolojik önlemler tespit edilerek dikkatle gözden geçirilmeli ve uygulanmalıdır. 
Asit depolanması sorununa bilimsel yönden çözüm yolları ararken, zarar tespitleri yapılmalı 
ve ekosistem detaylı bir şekilde incelenmelidir. Ayrıca problem politik ve bilimsel olarak benimsenmelidir.